Yapay Zeka Çağında Rekabet İçerik:
- Yapay Zeka Çağı
- Şirketlerimizi Yeniden Düşünmek
- Yapay Zeka Fabrikaları
- Yapay Zeka Şirketi Olmak
- Yeni Bir Çağa Yönelik Strateji
- Yeni Meta
- Liderlik Sorumluluğu
- İnsanı Odaklı Dönüşüm
Yapay Zeka Çağında Rekabet Kazanımı:
Yapay Zeka çağının, değişimin, geleceğin ve değişen rekabet koşulları bilgisinin paylaşımı ile birlikte bu rekabette insan odaklı dönüşümün sorgulanması ve farkındalığın kazanılması.
Amaç her zaman olduğu gibi İnsan için teknoloji, teknoloji için İNSAN değil.
İlgili Yapay Zeka Nedir? Nasıl Çalışır? ve Yapay Zekanın Zararları ve Tehlikeleri konularını içeren blog yazılarına bakınız.
Yapay Zeka Çağında Rekabet Amaç:
Değişimin tarihsel olarak daha önce hiç görülmemiş düzeyde, bütün hızıyla sürdüğü günümüzde ve rekabetin global dünyada hüküm süren ekonomik sistemde hala kamçılayıcı ve itici güç olduğu durumda, şirketler, şahıslar ya da ülkeler olarak, “Yapay Zeka Çağında” ayakta kalmak için rekabetimizi nasıl yapmalıyız?
Yapay Zekâ günümüzde evrensel uygulama motoru halini alıyor. Dijital teknoloji “yaptığımız her şeyi” giderek daha fazla şekillendirdikçe, giderek daha fazla sayıda süreci ve görevi yapmamıza olanak tanıdıkça, yapay zekâ da şirketlerin operasyonlarının temel taşı halini alıyor; şirketin operasyon modelinin temelini oluşturarak, görevlerin nasıl yerine getirileceğini tanımlıyor.
Dolayısıyla, yapay zekanın gerçek anlamda ilk çarpıcı etkisi, insan tabiatını taklit etmek değil, organizasyonların yapısını değiştirmek ve çevremizdeki dünyayı şekillendirmek olabilir.
Dolayısıyla yapay zekâ şirketlerin operasyon ve rekabet şekillerini değiştirerek tabiatlarını değiştiriyor. Yapay zekâ yazılımları ve algoritmaları doğrultusunda yönetilen şirketler, değer yaratma konusunda kritik eşiği aşıyorlar. Dijital operasyon modelini uygulayan şirketlerde, işletim sistemleri insanlar tarafından tasarlanmış olsa da, gerçek zamanlı olarak işi yapanlar bilgisayarlar.
Değişimin hızı belki tarihsel olarak daha önce hiç görülmemiş düzeyde, bütün hızıyla sürüyor. Bu hıza ayak uydurabilmek, kişilerin, şirketlerin ve ülkelerin geleceklerini belirleyecek. Global dünyada hüküm süren ekonomik sistemde rekabet hala kamçılayıcı ve itici güç olduğuna göre, bir de “Yapay Zeka Çağında Rekabet” gündemin en başında duruyor.
Bu değişimin hızını tek tek kişiler olarak, şirketler olarak, ülkeler olarak yakalayabilecek miyiz?
Bu dönemin en can alıcı konusu, dijital dünyanın önümüze koyduğu yeni kavrayış imkanlarını sezebilmek, öğrenebilmek ve hayata geçirebilmek olacak. Bir incelemeye başlayalım bakalım.
İçinde bulunduğumuz teknolojik dünya, dijital operasyon sürecinde, ürün ya da hizmetlerin sunumlarında doğrudan insan müdahalesinden kaçınır hale geldi. Stratejilerin tanımlanması, kullanıcı arayüzlerinin tasarlanması, algoritmaların geliştirilmesi, yazılımların programlanması, verilerin yorumlanması ve diğer birçok işlev insanlar tarafindan gerçekleştirilse de müşteriye değer yaratma süreci özellikle batıda, gelişmiş ülkelerde artık tamamen dijitalleşmiştir. Ama bu durum bizi şaşırtmamalıdır. Neden derseniz, Endüstri 4.0, 2013 senesinde Almanya’da duyurulduğu ilk günden bu yana kullanıldığı ya da bahsi geçen her yerde “rekabet için insanı sistemden çek” şeklinde sloganlaşmıştır.
Yapay Zeka Çağında Azalan İnsan Odaklılık
Bir örnek verirsem, özellikle finans sektöründe bazı uluslararası şirketlerde, kişisel kredilerin onayında ya da spesifik bir yatırım aracının önerilmesinde darboğaz yaratacak herhangi bir insan organizasyonu söz konusu değildir.
Peki, bu nasıl yapılıyor? Şirket bu süreçleri merkezi veri deposuna bağlayarak, müşteri ihtiyaçlarını ve operasyonel ihtiyaçları entegre bir şekilde tanımlıyor. Müşteri iş süreçleriyle etkileşime girdiğinde, yazılım modülleri gerekli verileri topluyor, ihtiyaçları belirliyor, analiz ediyor ve müşteriyle etkileşime girerek vaat edilen değeri sunuyor. Yani merkezi veri mimarisi üzerinde müşteri etkileşim süreçlerini oluşturarak, müşteri odaklılık fikrini net, uygulanabilir ve ölçeklendirilebilir bir şekilde hayata geçiriyor ve otomatikleştiriyorlar.
Operasyon yönetiminin kritik süreçlerini yazılımların yürütmesinin önemli sonuçları vardır. Yapay zekâ merkezli dijital süreçler geleneksel süreçlerden çok daha kolay ölçeklendirilebilir. Çok sayıda dijital uygulamayla rahatça bir araya getirilmeleri sayesinde ürün ve hizmetlerin kapsamının arttırılmasını sağlarlar. Etkili öğrenme ve gelişme fırsatı sunar, bu sayede daha isabetli, daha karmaşık, daha gelişmiş öngörülerde bulunma, temel keşifler gerçekleştirme olanağı tanırlar. Ağlar ve yapay zekâ bu özellikleri sayesinde şirketlerin operasyon anlayışını şekillendirerek, ölçek, kapsam ve öğrenme olanağı sunarak yüzyıllardır şirketlerin büyümesini ve etki yaratmasını engelleyen sınırları ortadan kaldırırlar. Facebook, Amazon, Apple gibi şirketlerin katlanarak büyümesini sağlayan yapay zekâ gibi.
Üstelik yapay zekanın, zekadan ayırt edilemeyeceği zamanlara daha gelmedik. Bu türden çarpıcı değişimlerin ortaya çıkabilmesi için yapay zekanın, insanlardan ayırt edilemeyecek hale gelmesi, insan mantığını taklit etmesi gerekiyor. Bu duruma daha da güçlü yapay zekâ çağı diyoruz. Bu çağa geldiğimizde Rembrandt tablosu yapan, muhteşem bir kapuçino yapan ya da müşteri davranışlarını analiz eden yapay zekalar göreceğiz.
Bu örnekteki gibi yeni operasyon modellerinin birçoğu veri destekli eylemleri otomatikleştiriyor ve hizmet sunumunda insanlardan kaynaklanan darboğazları aşamalı olarak ortadan kaldiryor. Örneğin Amazon’un mobil uygulamasında alışveriş yapmayı ele alalım. Kullanıcı uygulamada gezindiği sırada, kullanıcının ve benzer kullanıcıların geçmişteki davranışları doğrultusunda teklifler otomatik olarak seçilip, öneriliyor. Fiyat bilgileri de (neredeyse) gerçek zamanlı olarak oluşturuluyor ve müşterinindavranis bilgileriyle birlestirilerek kullanicinin etkilesime girdiği sayfa dinamik bir şekilde yaratılıyor. Son aşamada bir ürün müdürü, işlemler ve tüketici davranışlanna dair toplanan verileri görüntülüyor. Ancak bunun dışında hizmet sunum sürecinin her adımında insan etkileşimi tamamen ortadan kaldırılıyor. Bunun tek istisnası, büyük ölçüde otomasyonla çalışan bir depodaki büyük nesneleri raftan indiren işçiler ve paketi kapınıza bırakan teslim görevlileridir.
İnsan Odaklı Maliyet mi? – Teknoloji Odaklı Maliyet mi?
Kritik süreçlerdeki insani ve organizasyonel darboğazlan ortadan kaldırmanın şirketin operasyon modeli üzerinde büyük etkisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Birçok dijital ağda ilave bir müşteriye hizmet sunmanın maliyeti (bulut üzerinden kullanılan sunucular sayesinde düşük miktardaki maliyeti saymazsak) birçok bakımdan neredeyse sıfirdır. Bu durum da dijital operasyon modellerini, tabiatları gereği kolayca ölçeklenebilir hale getiriyor. Bu durumda da, büyümenin önündeki kısıtlamalar insan faktörüne bağımlı olmaktan, organizasyonel kısıtlamalar ise problem olmaktan çıkıyor. Çünkü operasyonel karmaşa büyük ölçüde yazılımlar ve analiz sistemleri vasıtasıyla çözülüyor.
O zaman tüm bu yaşananlar ışığında kendimize şunu sormamız gerektiğini düşünüyorum:
- İnsan denen varlık büyümenin önündeki engel ve operasyonel karmaşanın sebebi haline nasıl ve neden geldi?
- Dünya üzerinde yaşam insanla mevcutsa, insanı korumamız ve geliştirmemiz gerekmiyor mu? Bu durumda insanoğlunun hangi yetenek ve yetkinliklerini geliştirmemiz ve hangi algılarını değiştirmemiz gerekiyor?
- İş dünyasında rekabet edelim, kazançlar sağlayalım, ciroları büyütelim derken, insan nereye gidiyor?
- Değerlerimizi, yaratıcılığımızı ve zekamızı korumak, ilerletmek için kendimize yaptığımız yatırımlar nelerdir?
- İnsandaki sinir ağlarını ve çalışma şeklini referans alıp zeka’dan ve yapay zeka ürettik. Şimdi acaba işlerimizi ve geleceğimizi elimizden alma riski olan bu yapay zeka, bizlere bakıp acaba neler düşünüyordur? Bizlere çözüm önerileri neler olabilir? O zaman gelin ona soralım.
Günümüzdeki Koşullarda Yapay Zeka
Ağların ve algoritmaların şirketlerin dokusuna işlediği, sektörlerin ve ekonominin işleyişini değiştirdiği bir çağda yaşıyoruz. Yeni fırsatları ve güçlükleri anlamak hepimiz açısından hayati önem taşıyor. Bu yeni yapay zeka çağında strateji ve liderliğe dair gelenekselleşmiş varsayımlar da geçerliliğini yitiriyor.
Günümüzde bu koşullar altında, yapay zeka çağına girmemizle birlikte dijital operasyon modellerinin ortaya çıkması rekabeti de dönüştürdü. Sözgelimi dijital fotoğrafçılık, klasik analog fotoğrafçılığı neredeyse öldürdü. Dijital teknoloji geleneksel fotoğrafçılıkla karşı karşıya kaldığında yerine daha ucuz, kapsamlı, kaliteli bir şey koymakla kalmadı. Müşterilere hizmet etmeye yönelik yeni bir değer önerisi de yarattı. Yeni ve giderek, farklı bir operasyon modeli kullanan ve farklı şekillerde rekabet eden yeni nesil şirketler yarattı. Bu sayede sadece fotoğraf sektörünü değil, çevresindeki dünyayı da şekillendirdi. Bunun nedeni faaliyetlerin dijitalleşmesinin köklü değişimler yaratmasıdır. Dijital bir görüntü sonsuz sayıda çoğaltılabilir; simgelediği kalıpları kolayca ve mükemmel şekilde anlatmak, kopyalamak ve dünyanın her yerindeki sonsuz sayıdaki kullanıcıya sıfıra yakın maliyetle aktarmak mümkündür. Günümüzde NFT kavramı da bu mantıkla doğmuştur.
Dijital faaliyetler süreç yönergeleri de barındıran algoritmalara sahip olduklarından; bu mantık verileri işlerken bir yandan da öğrenirler. Yani insan faaliyetlerinin dijital temsilleri, analog süreçlerden farklı olarak öğrenir ve kendini geliştirir. Bu etkenler şirketlerin operasyon şekillerini ve gerçekleştirmesi mecburiyeti halini alan operasyonları değiştirir. Sonuç olarak şirketlerin de öğrenme olasılığı arttıkça daha fazla değer yaratır ve yakalar. Şirketlerin ölçek ekonomisinden yararlanma becerileri de artar. Bu da kullanıcı sayısının daha da yükselmesine sebep olur. Bu sayede geleneksel bir şirketle karşı karşıya geldiklerinde, statükoyu kolayca ezip geçerler!
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.