Eğitimde Dijital Dönüşüm COVID-19 ile tetiklendi. COVID-19 salgını, dünya genelinde neredeyse tüm Eğitim ve Öğrenim Kurumlarını çevrimiçi (online) ortamlara geçmeye zorladı. Değişimin hayatın kanunu olduğunu ve sadece geçmişe veya bugüne bakanların geleceği kesinlikle kaçıracağımızı artık hepimiz biliyoruz diye düşünüyorum. 2019’un başından bu yana geriye dönüp, şöyle bir bakarsak, küresel salgının “yaşam, öğrenme, çalışma şeklimiz” dahil olmak üzere neredeyse hayatımızın her yönünü yeniden düşünmeye zorladığını görürüz. Diğer bir yandan belki de çok azımız 2019’un başından bu yana gerçekleşen dijital dönüşüm oranını hayal edebilirdi.
İçerik Başlıkları
ToggleEğitimde Dijital Dönüşüm Nedir?
Kısaca önce eğitimde dijital dönüşümü tanımlarsam; internet üzerinden zaman, mekan ve süre sınırı olmadan “bilgi teknolojileri” kaynakları ile yapılan eğitim – öğretim yaklaşımına, felsefesine “eğitimde dijitalleşme” ya da “Eğitimde Dijital Dönüşüm” diyoruz. Esasında bir X kuşağı olarak bilgi teknolojilerinde geçirdiğim 30 senelik kendi yaşam tecrübeme ve bu bir hayat içinde şahit olduğum teknolojik değişimlere ve bunun hızına baktığımda, dijital dönüşüm zorunluluğu önüne geçilemez bir hale zaten gelmişti. Covid bunu sadece hızlandıran ve özellikle bizim gibi gelişmekte olan toplumları tetikleyen bir araç oldu, diye düşünüyorum açıkçası. 15 sene evvel skype çıktığından bu yana eğitimlerimizi, toplantılarımızı online (çevrimiçi) yapabilirdik, evlerden çalışabilirdik.
Internet 15 sene evvel de vardı. Web vardı, Google vardı, cep telefonları vardı vs. Sadece LMS dediğimiz (Eğitim, yönetim sistemleri) programlar bu kadar gelişmiş değildi. Ama istenirse basit şekilde de olsa herkes evinden ders dinler, toplantılarını da yine evinden yapabilirdi. Yani esnek bir eğitim, öğretim ve çalışma sistemimiz olabilirdi. Hele İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan insanlar için, bu çalışma daha önce de modeli uygulansaydı büyük esneklik ve zaman – emek kazancı sağlanırdı. Ama maalesef zihinler hazır değildi. Algılar hala eğitimlerin de, işlerin de sadece okullarda ya da ofislerde olduğu inancındaydı. Halbuki İnternetin evlerde kullanılmaya başladığı ve Google’ın da hayatımıza girdiği 1998 yılından bu yana bizler her yerden öğrenmeye başlayabilirdik. Hele 2004 senesinde web’in yeni versionu olarak doğan Web 2.0 (yani World wide web 2.0) üzerinde artık dünyadaki tüm kullanıcılar da internete bilgi girebilirler ve bunu tüm dünyada tüm internet üzerinde paylaşabilirlerdi. İnternetin doğuşu ile dünyada bilgi çağı başlamış olsa da, şahsi tecrübelerime dayanarak özellikle 2004 ve sonrası dünyada gerçek anlamda bilgi çağının başladığını düşünüyorum.
E-Öğrenme Nedir?
Internet üzerinden, zaman, mekan ve süre sınırı olmadan her yerden yapılabilen öğrenme anlamına gelen, “e-Öğrenme” terimi aslına bakılırsa ilk defa Kasım 1999’da tarafından, Disneyworld’deki TechLearn Konferansında kullanılmıştı. Ondan önce diğer profesyoneller temelde aynı kavrama işaret eden “çevrimiçi öğrenme” terimini zaten kullanıyorlardı. Demin de işaret ettiğim gibi, yeni kavramlar ya da teknolojiler icat edildikten yıllar sonra toplumsal düzeyde anlaşılır ve kullanılabilir oluyorlar. Ama şunu bilelim, hangi konu olursa olsun; değişimlere adaptasyon, olmazsa olmaz olarak toplumların önünde duruyor. Homosapiens adaptasyon yeteneği ile bu zamana kadar geldi, bundan sonra da öyle olacak.
Eğitimde Dijital Dönüşüm Ne Demek?
Eğitimde dijital dönüşüm, eğitim sisteminde sadece birkaç yazılım ve donanımın kullanılması demek değildir. Sürekli sürekli artan gereksinimleri karşılamak için tasarlanmış fiziksel ve felsefi bir değişimdir. Başka bir ifade ile eğitim – öğretim sistemi ile dijital dünya arasında köprü kurmak için teknolojiyi, hizmetleri ve güvenliği birleştiren bir ekosistemdir. Eğitimde dijital dönüşüm ile işbirlikçi, etkileşimli ve kişiselleştirilmiş bir öğrenme deneyimi yaratılabilir. Eğitim sistemi kişiye özel ve her yerden ulaşılabilir hale gelir.
Bilgisayar kullanarak sınava girme, çevrimiçi üniversiteler, e-kampüs’ler, e-kitaplar ve eğitici eğlence (edutainment) bugün eğitimde dijital dönüşümün sadece birkaç örneğidir.
Bazı eğitimciler ve teknoloji savunucuları, eğitimin eninde sonunda yapay zeka ve sanal gerçeklikle güçlendirilmiş bir dijital ortam içinde olacağına inanıyorlar ki; metaverse’ü de gördüğümüz bu günlerde açıkçası bunun da olmazsa olmaz olacağını düşünüyorum. Metaverse’de şu anda zaten galeriler gezip, toplantı ve seminerlerinizi yapabiliyorsunuz zaten.
Eğitimde Digital Dönüşüm Hedefleri
Yukarda da bahsettiğim gibi, her sektörde olduğu gibi eğitim sektöründe dijitalleşme önüne geçilemez bir hızda ilerleyecek ve ilerliyor. Sözgelimi Stanford Üniversitesi “eğitimde dijital dönüşüm hedefi” olarak kendilerine eğitimlerini metaverse’e taşımayı belirlemişlerdi ve Professor Jeremy Bailenson Ocak.2022 tarihinde metaverse sanal gerçekliğinde ilk tam sınıf eğitimini başlattı.
Ocak.22’den önce Stanford üniversitesi, ilk metaverse kursunu, 20 hafta boyunca süren bir çalışma olarak kendi VR başlığına sahip 263 öğrenci ile “Sanal İnsan Etkileşim Laboratuvarında” 2021 senesinde gerçekleştirmişti. Bu labaratuar’da öğrenciler hep beraber 3.500’den fazla saat geçirdiler. Her şeyin mümkün olduğu metaverse kursunda yapılan farklı çalışmalar içinde, uzayda rehberli bir meditasyon vardı. Öğrenciler farklı avatarlarla istedikleri performansları oluşturabildiler.
Stanford’un gelişmiş VR teknolojisi ile oluşturan “Sanal İnsan Etkileşim Laboratuvarında” yürütülen bu çalışma, popüler kültür, mühendislik, davranış bilimi ve iletişim dahil olmak üzere birçok farklı alanda VR’nin genişleyen etkisini inceledi.
Gerçekleşen bu kursta sınıflar, ekonomi, siyaset bilimi, iletişim, antropoloji, biyoloji, bilgisayar bilimi, film ve medya çalışmaları, karşılaştırmalı edebiyat, sanat pratiği, psikoloji ve sosyoloji dahil olmak üzere çeşitli disiplinlerde uzmanlaşan birçok öğrenciyi kendine çekmiştir.
Bu haberden de görüleceği gibi artık eğitim sektöründe de dijital dönüşüm kendine sınır tanımıyor. Bugün uzayda meditasyon yapan öğrenci, yarın Jüpiter’de kendine şirket de kurabilir, Mars’ta evini de yapabilir ki, bu durum zaten SPACE X’in çalışmaları ile çok daha olası bir durum :)))
Eğitimde Dijital Dönüşüm Projeleri
COVID-19 salgını, dünya genelinde yaklaşık 1,5 milyar öğrenci sınıflarından uzaklaştıkça eğitimde dijital dönüşümü hızlandırdı. Ancak çevrimiçi yani online eğitim, dijital teknolojilerin öğretme ve öğrenme deneyimini dönüştürmesinin tek yolu değildir. Eğitimde dijital dönüşümü destekleyen temel teknolojiler ve trendler nelerdir?
1. Yapay Zekanın Kullanımı
Yapay zeka uygulamaları, eğitimcilerin veya okul personelinin iş yükünü hafifletmek için eğitimde basit ama zaman alan birçok görevleri üstlenebilmektedir. Öğrencilere gelişmiş ve özel bir öğrenme deneyimi sunmak için de kullanılabilirler. Egitimde dijital dönüşümde, yapay zekanın kullanım yerlerine baktığımızda ise, işitme engelli öğrenciler için dersi nota dönüştüren sesten metne (Voice to text) teknolojisi ile disleksili öğrenciler için okuma yerine geçen, metinden sese (Text to voice) teknolojisi bu öğrencilerin etkili bir şekilde öğrenmelerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca, kişiselleştirilmiş yani kişiye özel bir şekilde öğrencinin en iyi nasıl öğrendiğini ortaya çıkarmak ve eğitimi buna göre uyarlamak için de, AI (yapay zeka) kullanılabilir.
2. Analitikler
Eğitimde Dijital Dönüşümde, “İleri Analitikleri” kullanmak, okulların performanslarını izlemek ve geliştirmek için öğrenciler hakkında çok sayıda veri toplamasını ve analiz edilmesini sağlar. Geleneksel ve ileri analitiği kullanarak öğrencilerin nerede mücadele edip başarılı ya da başarısız olduklarını daha iyi belirleyebilir, yeni yöntemler geliştirebilir ve bu yöntemlerin beklenen sonuçları verip vermediğini test edebilirler.
3. Artırılmış gerçeklik/Sanal gerçeklik AR/VR Teknolojileri
AR/VR teknolojileri, öğrenciler için etkileşimli ve sanal ortamlar oluşturmak ve konuyla daha iyi ilgilenmelerine yardımcı olmak amaçlı kullanılırlar. Bu teknolojiler, tarihi mekanlara sanal saha gezilerini mümkün kılabilir veya uygulamalı bilimler ve tıp için yaparak öğrenmeyi kolaylaştırabilirler.
4.Nesnelerin İnterneti (IoT)
Akıllı telefonların ve diğer uç cihazların artan kullanımı, gerçek zamanlı iletişim ve veri aktarımı sağlayarak öğrenciler ve eğitim kurumları arasındaki bağlantıyı geliştirir. IoT cihazları, küçük çocukların sınıfta olup olmadığını veya sınıftaki varlığını izlemek ve öğretmenleri ve ebeveynleri güvenlikleri konusunda uyarmak için de kullanılabilir.
5.Çevrimiçi öğrenme
Zoom veya Skype aracılığıyla uzaktan eğitim, okullardan ve kolejlerden pandemiye acil bir müdahaleydi. Eğitim kurumları da kendi çevrimiçi sınıf sistemlerini kurabilir ve bunları web sitelerine veya platformlarına entegre edebilir. Bu, öğrencilerin ihtiyaçlarına veya dersin konusuna göre çevrimiçi öğrenme deneyimini özelleştirmelerine olanak tanır.
7.Akıllı sınıflar
Dijital teknolojiler ayrıca yüz yüze öğrenmeyi de geliştirdi. Akıllı tahtalar, bilgisayarlar, internet bağlantıları, projektörler vb. ile donatılmış akıllı sınıflar, öğrencilere bir kara tahta ve tebeşirle imkansız olan öğrenme kaynaklarını sunmanın yollarını da artık açmakta.
Eğitimde Dijitalleşme Örnekleri
Eğitimde dijitalleşme örneklerine baktığımızda, birçok ülkede, birçok eğitim kurumunun öğrencileri ve eğitmenleri için daha iyi teknolojik imkanı sağlamak için harekete geçtiğini görürüz. Bir eğitmenin teknolojiyle ilgili rahatlık düzeyi, sınıfta daha ileri teknolojiyi başarılı bir şekilde kullanmasının da tonunu belirler. Ayrıca, gerek eğitmenin, gerekse de öğrencilerin dijital okur-yazarlığı ne kadar yüksek olursa, bu durum kolay bir eğitim sürecini destekler. Teknolojiyi sınıfa dahil etmenin olanakları sonsuz olsa da, popülerlik kazanan bazı örnekler burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Muhtemelen önümüzdeki on yıl bunlar daha da fazla kullanılmaya başlayacak.
Etkileşimli Beyaz Tahtalar
Etkileşimli beyaz tahta veya etkileşimli dokunmatik ekran, genellikle geleneksel bir beyaz tahtaya benzer ölçümlere sahip, bir bilgisayara ve projektöre bağlı bir ekrandır. Bilgisayar, doğrudan tahtanın yüzeyinde bir parmak veya kalemle müdahale edilebilir. İnteraktif beyaz tahtalar üzerinde yapılan derslerden ve grup beyin fırtınasından toplanan bilgiler kaydedilebilir ve yazdırılabilir. Bu öğretim yöntemi Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde sıklıkla kullanılmaktadır.
Sanal Gerçeklik Kulaklıkları
Öğrenciler, belirli uygulamalarla VR başlıklarını kullanabilir; ama bu sanal gerçeklik kulaklıkları, 360 derecelik kameralarla çekilen normal videolarla bile iyi çalışıyorlar. Eskiden kulaklık fiyatları bazı bütçeleri aşarken, son zamanlarda daha uygun fiyatlı seçenekler ortaya çıkardı. Tabii bu durum maalesef Türkiye için geçerli değil. VR, öğrencilerde duygusal tepkiler uyandırabilir ve öğrenmeyi geliştirmenin yanı sıra empatiyi de artırabilir. Teknoloji uzmanlarına göre VR, öğretimin rolünü içerik sunumundan içerik kolaylaştırmaya dönüştürüyor. Sanal alan gezileri ve sanat ve bilim keşifleri de dahil olmak üzere bir dizi VR deneyimi sayesinde, öğrenciler yalnızca statik materyalle beslenmek yerine yeni bilgilerle etkileşime giriyor.
3D Yazıcılar
3D yazıcılar gelişmeler 30 yılı aşkın bir süredir gerçekleşiyor, ancak 3D yazıcılar son birkaç yıla kadar uygun fiyatlı olmaya başlamamıştı. Öğrenciler sanat, tarih, matematik ve bilimin yanı sıra eleştirel düşünme hakkında bilgi edinmek için sınıfta 3D baskıyı kullanabilirler. Üç boyutlu yazıcılarla oluşturulan nesneler ile etkili çalışma materyalleri oluşturulabilir ve belirli dersler iki boyutlu nesnelere göre daha erişilebilir ve görselleştirilmesi daha kolay hale gelebilirler. Üç boyutlu baskı, hem görsel hem de görsel olmayan öğrencilerin yeni kavramları anlamasına yardımcı olabilir.
Podcast’ler
Podcast’leri dinlemek, etkileşimli beyaz tahtalar, VR kulaklıkları ve 3D yazıcıları kullanmaya kıyasla teknolojinin düşük anahtar kullanımıdır, ancak yine de öğretmek için etkili bir yol olabilir. Podcast’ler dersleri anlamlı şekillerde tamamlayabilir. Örneğin, öğrencilerin okuduğu bir kitabın yazarıyla yapılan bir röportajı dinlemek, öğrenme deneyimlerini geliştirebilir. Ayrıca işitsel öğrenmeyi teşvik eder. Öğrencilerin kendi podcast’lerini yazıp kaydetmelerini sağlamak, onların yazma ve konuşma üzerinde eğlenceli bir şekilde çalışmasının da bir yolu olabilir. Eğitimciler, sınıfta teknoloji kullanımını mümkün olduğunca sorunsuz hale getirmeye çalışmalıdır. Teknoloji konusunda bilgili olmak, her yaştan öğrenciyi işyerine hazırlar ve problem çözmenin önemini vurgular. Öğretmenler teknolojiyi ne kadar veya ne zaman dahil edecekleri konusunda emin değillerse, geleneksel öğretim biçimlerini kullanmaya devam ederken bir sömestr veya okul yılı ilerledikçe daha fazla teknoloji ekleyebilirler. Teknolojinin günlük hayatımızda önemli bir rol oynamasıyla, öğretmenlerin teknolojik öğrenmeyi sınıfa dahil etmesi doğaldır.
Sonuç olarak; eğitimde dijital dönüşüm ile öğrencilerimizi ne kadar geleceğe hazırlasak ve teknolojinin yönetimini öğretsek de, insanı merkeze koyan yani insan odaklı bir şekilde müfredatımıza psikolojiyi, felsefeyi dahil etmeyi, yaratıcı düşünme teknikleri ile öğrencilerimize düşünmeyi düşündürtmeyi, öğrenmeyi öğretmeyi unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’de Eğitimde Dijital Dönüşüm
Bu yazımı hazırlamak amaçlı, dünyada dijitalleşmenin eğitim sektöründe geldiği durumu bir daha araştırırken, tabiki Türkiye’nin de bu konuya yaklaşımını ve hedeflerini araştırmam olmazsa olmazlardandı. Senelerdir bilgi teknolojilerinde olan biri olarak “dijital dönüşüm denilen kavramın” sadece iki üç tane donanımı değiştirmek ya da yeni bir-iki yazılım almak olmadığının bir daha altını çizmek istiyorum. Dijital dönüşüm ister şirketler, isterse de ülkeler için olsun, içinde strateji, planlama, organizasyon, yönetişim, dijital okur-yazarlık yetkinliği, operasyon, finansal teşvik ve primlerin ve eğitimlerin de olduğu yeni bir KÜLTÜR oluşturma SÜRECİDİR.
Türkiye’de dijitalleşme üzerine yapılmış çalışmalarla ilgili bir istatistiki bilgi ya da bir strateji bulmak amaçlı yaptığım araştırma beni TÜBİSAD’ın yaptığı çalışmaya götürdü. Ama 2020 senesinde “Türkiye’de Dijital Dönüşüm Endeksi” adı verilen bu rapora da baktığımda içinde “orta öğretimde okullaşma oranı, okur yazarlık oranı, bireysel internet kullanım oranı ve ar-ge harcaması vb” başlıkları gördüğüm anda dosyayı kapattım. Bu bilgiler tabiki olmazsa olmazlar ama alfabenin daha A’sıdır ve temeldir. Yani internetin olması, okullarda internetin olması ve tabiki okur-yazarlık. Biz daha hala batının 50 sene evvel hallettiği bu kavramları konuşuyorsak, henüz dijital dönüşüme ve onun kültürünü eğitime taşıma noktasından çok gerilerdeyiz demek. Dikkat ederseniz dijital okur-yazarlığı değil daha hala okur-yazarlığı konuşuyoruz ve şunu da OECD raporlarından maalesef biliyorum: Türkiye kendi dilini okuyup anlamada OECD ülkeleri arasında 40. sırada.
Sonuç, eğitim sektöründe dijital dönüşüm seviyesine Türkiye’nin gelebilmesi için daha ÇOOK FIRIN EKMEK yemesi, bilgilenmesi, bilgiye değer vermesi gerekiyor. Herkesin herseye zaten biliyorum dediği ve düşünmeyi, öğrenmeyi unuttuğu bir toplumda daha çok yolumuz ve yapacak işimiz var.
Eğitimde Dijital Dönüşüm ve Eğitim 4.0
Eğitim 4.0 Nedir?
Eğitim 4.0 (Education 4.0), ezbere dayalı, kara tahtalarda, sınıf ortamlarında, kitap defterlerle gerçekleşen eğitim sisteminin yerine dijital teknolojilerden faydalanan ve kişiye özel eğitim ile yeni dünyanın ihtiyaçlarına yanıt veren, dijital okur-yazarlığı yüksek ve deneyim temelli yeni eğitim sistemine verilen addır. Endüstri 4.0 ile gelen Eğitim 4.0 tanımı teknolojiyi, bireyselliği ve internet dünyasındaki tüm bilgiyi öğrencinin kullanımına açarak keşfe dayalı bir eğitim sistemini hayatımıza getiriyor.